Pages

28 Haziran 2009 Pazar

Dis Taym Maykıl Hes Left Dı Biyulding!


Michael Jackson...Bana biri Türkiye'de bi konser verecek ve bunu sen seçeceksin deseler ilk söyleyeceğim isim Micheal Jackson olurdu.Bazılarınız yok ben Pink Floyd,ben Metallica,ben İron Maiden,ben Jimi Hendrix'i isterdim dediğinizi duyar gibiyim ama konseri yapacak şarkıcının hayatta olması lazım ve gerçekten performansının özlenmesi lazım.Metallica'yı gördüm ve bana yetti.ne kadar rock-metal'ci olsam da MJ'in hepimizin hayatında önemli bir yeri var!Geçen bu adamın bir videosunu izledim.Hani şu kara bir çıta oluyor sonra insana dönüşüyor,müziksiz bir video.işte o videoyu izlerken, o hareketleri nasıl hızlı ve nasıl seri yaptığını görüyorsunuz.adam dans ederken yaşıyor, müzikle yaşıyor.işte müzik olmasa bile o dansı nasıl yaptığını o videoda görüyorsunuz!Bayaadır ortalarda yoktu.bir turne tarzı birşey yapmaya hazırlanıyordu sanırsam.bazıları borçlarını kapatmak için turne yapacağını söylüyordu(bencede).şimdi bu adam öldü mü?ölmediğine dair bazı dedikodular da var.Yok hastanenin arkasından çıkardılar falan da filan da cart curt...Bu iddiaları onaylayan insanlarda var ama gazetede ikinci otopsiden de birşey çıkmadı yazıyor.eğer bu adam kaçtıysa ve böyle bir düzenbazlık varsa ortalıkta gerçekten çok kötü bir hadise olur ama böyle bir riske gireceğini zannetmiyorum.adam popun kralı yaw, o borçları bi şekilde öderdi.Neyse çok efsane bir adamı kaybettik, bu konuda yazmazsam içim içimi yerdi.tarihe damgasını vurmuş bir kişilikti kendisi,albümlerini ve şarkılarını hepimize ezberletti.Ben şuna çok kafayı taktım yıllarca.Bu adam niye beyaz oldu?o kadar ameliyata girdi?çok barizdi falan diyeceksiniz ama çok fazla iddia var ve hepsi mantıklı.hastaymış falan filan...hepimiz Ray-Ban'larımızı takıp,cenazesine gidelim, ne de olsa acımız büyük!

26 Haziran 2009 Cuma

Bir Anime Daha Geride Kaldı...

Fullmetal Alchemist'ten sonra,anime alanında doktora yapmış insanların bana ısrarla tavsiyesinden sonra anime izleme serüvenine devam kararı aldım.Bu sefer ki anime ise Death Note idi.Öncelikle şunu belirtmemde fayda var,bu diğer animelere benzemiyor(en azından herkes böyle diyor).Çok ciddi bir hikayesi ve tamamen beyin jimnastiği üzerine kurulmuş bir anime.İzlerken düşünmeniz ve bir sonraki hamleyi tahmin etmeniz gerek.İnanılmaz yoruyor beyninizi emin olun.Şimdi konusunu biraz özetleyeyim:Light Yagami zeki fakat hayatından bıkmış bir lise öğrencisidir.Birgün Light bir shinigami(ölüm meleği) olan Ryuk'un kendi dünyasından isteyerek düşürdüğü Ölüm Defteri'ni bulur.Ölüm Defterine eğer isim yazılırsa ve kurbanın yüzü hayal edilirse,deftere yazılan insan ölür.Light bu defterin gücünü kavrar ve kendi adaletini kurmaya başlar.Kötü insanları deftere yazarak öldürür ve kendini yeni dünyanın Tanrı'sı olarak görür ama karşısında tek bir engel vardır.Dünyanın en iyi detektifi 'L'.Basitçe konu bu fakat birbirinden zeki bu iki akılın mücadelesi,sizi daha da geriyor ve animeyi daha zevkli hale getiriyor.Seri bi ara sıkıyo yani ben bayaa bi sıkıldım.Bölümler sırf konuşmalarla geçiyor,hiç aksiyon yok,sıradan bölümler fakat bu bölümler çok kısa sürüyor ve hemen içine alıyor seri.toplam 37 bölümden oluşan seriye çoğu kişi şimdiye kadar yapılmış en iyi anime diyor.Ben bişey diyemiyorum çünkü çok tecrübesizim.ulan yazıyoz daha ne yapak!!!Filmine gelince...Patlak!indirdim ve biraz baktım.izlemem sanırsam.şu japon filmlerini hiç izleyemiyorum.o kızların sesinden ve o dilin garipliğnden herhalde.bi ısınamadım şu japonlara.ırkçılık değil benimkisi:Dneyse efendim fazla uzatmadan bu seriyi izlemenizi tavsiye ederim!izlemezseniz de ne haliniz varsa görün bea!!!:D

25 Haziran 2009 Perşembe

Maç Dediğin Böyle Olur!

Uzun zamandır böyle çekişmeli,böyle bol pozisyonlu ve böyle içten bir maç izlemedim.Az önce izlediğim Amerika-İspanya Konfederasyon Kupası Yarı Final maçından sonra sıcağı sıcağına yazıyorum bu yazıyı.Öncelikle izlemeyenler çok şey kaçırdı diyebiliriz.çünkü Amerika'nın futbol yönünün ne hale geldiğinin kesin bir göstergesidir bu maç.Copa America'da falan haberlerini alıyorduk.Dünya kupalarında seslerini duyuruyorlardı ancak bugün bütün dünyaya otuz küsür maçtır yenilmeyen,15 maç üst üste galip gelen bir İspanya'yı yenip,kendilerini gösterdiler(biraz devrik bir cümle oldu sanki).maçı istediler bu çok barizdi.1-0 öne geçtikten sonra Amerika,İspanya çok saldırdı fakat bu maçta iki tane maçın adamı vardı:1-Tim Howard 2-Oguchi Onyewu.Biri kaleci ve diğeri savunmacı.top bir türlü bu iki adam yüzünden kaleye girmedi.çok uğraştılar fakat olmadı.bir kontra atakta amerika 2 golü buldu ve maç 2-0 bitti.Fenerbahçe'nin transfer listesinde olan Onyewu çok iyi bir oyuncu.Galatasaraylı olmama rağmen Fenerbahçe'nin bu transferi yapmasını isterim.çok isabetli bir transfer olur.bizde zaten para yok,gidelim Şaban'ın birine 2 milyon dolar verelim.üstüne üstlük adam beşiktaşı sattı geldi.O adam niye alınır hala anlamıyorum.beni getirseler< o transfer komisyonunun varya...Maça dönecek olursak,Amerika'nın yedeklerinde DeMarcus Beasley ve Freddy Adu vardı.Çok iyi futbolcular bunlar fakat TD Bob BRADLEY bunları oynatmayı düşünmedi.Del Bosque herhalde İspanya'nın başına geldiğinden beri ilk defa bu kadar ter atmıştır ama amerika italya maçında kendisinin ne kadar hazırlıklı olduğunu gösterdi.italyaya öndeyken verdikleri maçta tek şansızlıkları, uzaktan atılan şutların gol olmasıydı.Del Bosque bence bu maçı hafife aldı.Riera yerine kesinlikle Silva'nın oynaması gerekirdi.Nefes kesen bir maçtı ve Amerika final biletini aldı.Bakalım Brezilya-Güney Afrika maçında bir sürpriz olur mu?

22 Haziran 2009 Pazartesi

Sence?

Bloxoo'dan kareem adlı kullanıcının forumlarda açtığı bir yazı beni yine bilgisayarın başına oturmaya ve yazı yazmaya teşvik etti.Kareem'in serzenişi şu aralar dilden dile dolaşan Twilight filminin başrol oyuncusu Robert Pattison'un canlandırdığı Edward Cullen karakterinin neden kızlar arasında bu kadar popüler olduğuydu?Şimdi ben cevap olarak yazı yazacağım için forumlarda cevap yazmak biraz uzun olurdu ayrıca kimse forumda uzun yazı okumaz(sanki burada okuyor da diyeceksiniz.Demeyin aaazınızı purnunuzuuuu.....).Neyse şöyle hoş bir şarkı koyalım arka plana.Ne dinleyelim?...Dredg'in yeni albümünü dinlemek iyidir.Efennim bu yazıyı yazdıktan sonra bana bişe olursa bilin ki katil kızlardır(death note'a da bir gönderme:D).Filmi izlemedim ama film izleme ayımı temmuz yaptığım için izlemedim.İstemediğimden değil.Şimdi kızlar büle 1.5-2 aydan beri "tıvaylayt,aayyyy tıvaylayt valla" deyip deyip kafamızı şişiriyor.Ayrıca "edvırd kalın,edvırd kalın" deyip de işkence yapıyolar.Anlamadıım şey şu:Edvırd'ın neyi kalın?:DNeyse kareem'in dikkatini çektüğü şey ise erkeklerin dikkatli olmaları.Evet gerçekten dikkatli olmamız gerekiyor.Hanımların böyle filmlerde gördüğü insanlara aşık olmaları ve her dakka onları anlatmaları gerçekten insanda işkence etkisi yapıyor.Ben böyle yapmayan bir kız arkadaş arıyorum!Çok var mantıklı kız böyle.Tamam hoşlanırsın ama her dakka başımızın etini yemeler,tv'de görünce "ayyyy çok tatlı çocuk yawww" demeler.Erkekler alındığında da hemen nazlanıp kızmalar.Sen hiç sevgiline bi günden bi gün içten "ayy çok tatlısın" yada bi arkadaşına gösterirken "çok tatlı ve çok karizmatiktir benim erkek arkadaşım"dedin mi?ben zannetmiyorum,demişsen de çok azdır.Birbirimizi kandırmayalım.Bunu bi iki yerde gördüm o yüzden söylemek istedim.Kızlar kahramanlara,gerçek dışı insanlara,atlı prenslere bayılırlar.Peki ya atlı çiftçilere?Gerçek dışı birşeye bu kadar bağlanılmaz bence.Hayır Brad Pitt olsa falan anlayacam,çocuk bildiimiz Hayri Pıtırcık'taki Sedrikcan'dan başka biri değil.O çocuk benden kat kat yakışıklı,karizmatik vs. bunları kabul ediyorum ama bir FİLM karakterine bu kadar saplanılmaz(böyle bir kelime var mı?).Kızların sevgi olarak istedikleri şeyi karşılıyor deniyor.Eğer bir film karakteri bu boşluğu dolduruyorsa o zaman sence gerçeklikle tanışmanın zamanı gelmedi mi?

21 Haziran 2009 Pazar

Getti Bir E3 Daha Gettiiii!!!-Part 2

Yazımıza kaldığımız yerden devam...



MASS EFFECT 2:İlk oyun ile RPG türünde SW:KOTOR'dan sonra bayaa bir bizi sallayan ME,ikinci oyunu ile yine karşımıza çıktı.b
Bioware ve Microsoft'un ortak yapımı olan bu güzel oyun 2010'da piyasaya çıkacak.Yeni oyunda Jack Shepherd geri dönüyor arkadaşlar!!Bekleyin!!

ALAN WAKE:İşte benim uzun yıllardır beklediğim oyun.2005 yılında duyurulan ve videoları gösterilen oyun 4 sene sonra hala yapım aşamasında.Max Payne'i yapan grubun hazırladığı bir proje olan AW,MP'i yapan firmanın batması ile birlikte bayaa bi gecikti.Zaten MAX PAYNE 3 Rockstar(GTA)tarafından ileride piyasaya sürülecek.Microsoft'un desteği ve Remedy'nin yapımı ile Alan Wake karşınızda.Oyunun konusu bildiğim kadarıyla şöyle:Alan Wake adlı bir yazar,kitap yazmak için kırsal bir yöreye gider.Deniz kıyısında bir evi,rahat bir yaşamı vardır.Yıllar önce karısı ölmüştür.Bir gece dışarı çıkan Alan,çok şaşıracağı ve çok korkacağı bir olayla karşılaşır.Oyun Silent Hill tadında olacak söylentilere göre.Tam da bir korku oyunu istiyordum bu ara.Haydi bakalım çıksın artık!!

SINGULARİTY:Singularity, İkinci Dünya Savaşı sonrası Stalin yönetimindeki Sovyet Rusya'sından başlayıp 2010 yılına, yani günümüze dek uzanıyor. Oyunla ilgili en çekici haber, süper mega güçlü bir silah olan ”Zaman Esnetici Aygıt”, yani TMD. TMD, anladığımız kadarıyla üzerinde kullanılan cismin çevresindeki zamanı esneterek, objenin ”kendi zamanı” içinde ileriye veya geriye gitmesini sağlıyor.Önceki projelerinde görsel ve aksiyon konularında kendini kanıtlayan Raven, Singularity ile atmosfer, kurgu ve zaman bükücü silahımızla üstesinden geleceğimiz bulmacaların ve zorlukların yaratıcılığında ne kadar başarılı olacak, hep birlikte göreceğiz.Uzun süredir koruduğu sessizliğini bu yıl çıkaracağı projelerle bozacak olan Raven, oyunu Unreal 3 motoru ile hazırlıyor. Singularity’nin oyun içi ekran görüntüleri ve videoları ağız sulandırdığı gibi, türe getirebileceği yenilikler ve keşfedilmeyi bekleyen ilginç hikayesi de bir hayli heyecan verici.


THE SABOTEUR:İkici Dünya Savaşında geçen oyunun ana karakteri, yani yöneteceğimiz karakterin ismi Sean. Sean, Paris’te yaşamakta olan bir İrlanda göçmenidir.Paris’e giren Alman güçleri, Sean’ın arabasını yakar, sevgilisini ve birçok arkadaşını öldürür. Hayatta sahip olduğu her şeyi elinden alınan Sean, varını yoğunu ortaya koyarak öcünü almak için harekete geçecektir.Şehrin asker baskısı altında yaşamaya mahkum olan bölgelerini gri renkte göreceğiz.İnsanları baskı altından kurtarmak için bazı görevler alacağız ve bu görevleri yerine getirdiğimiz takdirde, gri renkte olan bu bölgeler renklenecek ve cıvıl cıvıl bir hal alacak.Yapımcı Pandemic Studios’a da değinmek istiyorum. Yaklaşık dokuz yıldır faaliyet göstermekte olan bir stüdyo. Geçmişte Star Wars serisi dahil olmak üzere birçok oyunu piyasaya sundu. Fakat fazla geriye gitmeye gerek yok; bu yıl geliştirdikleri Lord of the Rings: Conquest pek olumlu tepkiler almadı. Bu yüzden önyargı ile bakıyorum bu yapıma.


ROCK BAND-THE BEATLES:Uzun süredir ortalıkta dolaşan dedikodular sonunda gerçeğe dönüştü!
MTV Games’in sahip olduğu Harmonix, yaptığı açıklama ile The Beatles temalı Rock Band oyunu üzerinde çalışıldığını duyurdu. 9/9/9’da, yani 9 Eylül 2009’da piyasaya sürülmesi planlanan oyun bir “track pack” değil, başlı başına bir oyun olacak. PS3 ve Xbox 360 için geliştirilen oyunun tek başına 60$, The Beatles grubunun gerçek enstrümanları şeklinde tasarlanan setiyle birlikteyse 250$ karşılığında raflardaki yerini alacağı belirtildi.


FALLOUT 3-DOWNLOADABLE CONTENT:POİNT LOOKOUT:Hala oynadığım Fallout 3 için indirilebilir bir ek paket.ilk olarak PC ve Xbox 360 platformları için piyasaya sürülecek. Haziran’ın sonuna doğru çıkacak olan ilk genişleme paketi Point Lookout’ta büyük bir bataklık arazide birçok yeni görev bizi bekliyor.İçinizde hala Fallout 3 oynamamış insanlar var ise,acıyorum size:D:DBethesda'nın yaptığı bütün oyunlar efsane oluyor zaten!

20 Haziran 2009 Cumartesi

Getti Bir E3 Daha Gettiiii!!!-Part 1

Beni yakından tanıyanlar bilir.Ben bir oyun manyağıyım.Basketbol,sinema,müzik,oyun...çok fazla hobim var ve bunlar hakkında çok iyi bilgiye sahibimdir o yüzden böyle her telden yazılarım var.Böyle olduğu için belki insanlar bu blogun boş olduğunu düşünüyorlar ama ben böyle yazmaya devam edeceğim.
Neyse bu seneki E3 oyun fuarı geçtiğimiz günlerde sona erdi.Yine unutulmaz bir E3 izledik.İleride param olursa kesin o fuara gidecem.Birgün...Şimdi sizlere bu seneki E3'ün bize neler kazandırdıklarını anlatacağım(oyun bazında:D).

BRÜTAL LEGEND:Evet Ü,U değil Ü.Grim Fandango, Full Throttle ve Psychonauts gibi oyunlara imza atan Tim Schafer'ın yeni projesi BL'da bizi seslendirme olarak sürpriz bir isim bekliyor.Benim çok sevdiğim Jack Black.Ayrıca seslendirmelerde Rob Halford,Lemmy Kilmister ve Lita Ford katkıda bulunacak.16 Ekim'de piyasaya çıkacak oyunun konusu şöyle:Eddie Riggs, bir heavy metal grubunun roadie’sidir (Roadie: Bir müzik grubunun konser öncesi ve sonrası tüm ekipmanları ile ilgilenen görevli.) ve bir konser öncesinde grubun gitaristinin gitarının akordunu düzeltmektedir. Her zaman yaptığı rutin bir işlem olan bu eylem, Eddie’ye fantastik bir dünyanın kapılarını açacaktır(isim tanıdık gelebilir-İron Maiden-Eddie The Head).Bunun dışında oyunun müziklerini Zakk Wylde, Tim Skold, Wolfmother, Judas Priest, Black Sabbath, ve Ronnie James Dio gibi isimlerden oluşan bir grup hazırlamakta.Oyunun şöyle bir kötü yanı var,o da oyun sadece PS3 ve XBOX 360 için çıkacak.

GEARS OF WAR 3:Resmi olarak duyuruldu.Ayrıca Gears Of War 2 bizi üzen bir haber ile geldi E3'e.GOW2 PC için çıkmayacak.Xbox 360 serisi olarak devam edecek.



DANTE'S INFERNO: EA Games’in, Dante’nin İlahi Komedya’sından esinlenerek yapımına başladığı bu oyun, oyun severlerin son zamanlarda merakla beklediği oyunlar arasında yer alıyor.E3 fuarında oyunun oynanabilir bir demosu da vardı.İlahi Komedya baz alınarak yapılan oyunda Dante,Beatrice'i kurtarmaya çalışıyor.CEHENNEMDE!!!Cehennem'in 7 katını da geçip,sevgilisine kavuşmayı umuyor.EA'in son derece merak uyandırıcı bir oyunu olup,trailerı da E3'ün en iyi trailerları arasında gösteriliyor.Dante’s Inferno, 2010 yılı içerisinde oyun piyasasındaki yerini alacak ve böylece biz de oyunu oynayarak ağzımızın akan sularını silme şansına sahip olacağız. Bu orijinal yapımı takibe almanızı ve biraz daha sabır gösterip beklemenizi öneriyorum. Dayan Beatrice, çok yakında huzura ereceksin!

Crysis 2:
Crytek’in CEO’su Cevat Yerli, verdiği demeçte Crysis 2’nin PlayStation 3 ve Xbox 360 versiyonlarının gözle görülür bir fark olmadan çalışacağını belirtti.Bir diğer detaysa Crysis 2’nin yapımında 150 kişinin çalışıyor olması.En önemli detay ise Crysis 2’nin CryENGINE 3 ile geliştirilmesi.

PES 2010:Konami, yakında çıkacak olan Pro Evolution Soccer 2010’dan ilk oyun içi grafiği yayınlayarak yeni oyunda görülecek inanılmaz ayrıntı seviyesini ve grafik yenilemelerini gözler önüne serdi.Yeni oyunun görünüşüne etki eden faktörler arasında, güneşin konumu ve saha aydınlatmalarının saha, stadyum, top ve oyuncular üzerindeki gölgelere gerçek zamanlı olarak yansıtılmasını sağlayan yepyeni dinamik aydınlatma efektleri de bulunuyor.Haberler arasında Geliştirilmiş Master League,Maç günü atmosfer,Yepyeni animasyon ve hareketler,Geliştirilmiş görseller,Gelişmiş Oynanış bulunuyor.

ASSASSINS CREED 2:Ubisoft’un E3 2009’daki en büyük kozlarından birisi şüphesiz ki Assassin’s Creed II (ACII) oldu. 2006 yılının sonunda çıkan ilk oyun, olağanüstü hikayesi, oynanışı ve grafikleri ile elde ettiği başarının yanında kendini tekrar eden yapısıyla önemli puanlar kaybettiyse de, bir efsane olarak oyun tarihine yerleşti.Assassin’s Creed II’nin hikayesi, 1486 yılının Rönesans döneminde geçiyor ve o dönemin İtalya’sının Venedik, Floransa ve Toskanya şehirlerine konuk oluyoruz. İlk oyundaki Desmond’ın atalarından olan Ezio Auditore da Firenze, yeni karakterimiz.ACII’nin hikayesinde önemli bir role sahip olacak olan Leonardo da Vinci, Ezio’nun yakın bir arkadaşı olacak ve kendi elleriyle yaptığı icatlarıyla Ezio’yu donatacak. Bu icatlardan en göze batanı ise Venedik semalarında cirit atmamızı sağlayacak olan “uçan makine” olacak.Ayrıca gizli kol silahlarımızda da gelişmeler var.Sabırsızlıkla bekliyoruz!

THE LAST GUARDIAN:Sony’nin basın konferansı sırasında tanıtılan yeni Team ICO(Shadow of Colossus'u yapan ekip) oyunun adı The Last Guardian. Bir süre önce basına sızan videoya göre cilalanmış, detaylandırılmış ve uzatılmış bir videoyla oyunların karşısına çıkan yapım, 2010 yılı içinde PlayStation 3’e özel olarak piyasaya sürülecek.Ayrıca oyunun trailer'ını kesinlikle izlemelisiniz!


METAL GEAR SOLİD-RISING:Konami oyunlarının tanıtıldığı konferansa katılan Hideo Kojima, Metal Gear Solid: Rising’in sadece Xbox 360 için değil, PC ve PlayStation 3 için de hazırlandığını açıkladı.Oyunun konusu ile ilgili olarak bildiğim tek şeyin Raider'ın dönmüş olduğu ve onu kontrol edeceğimiz.

LEFT 4 DEAD 2:Çoğu internet sitesinde ve oyun dergilerinde geçen senenin en iyi oyunu seçilen L4D,ikinci oyun ile karşımızda.2010 yılında çıkması planlanan oyundan,oyuncular hiç hoşnut değil.Bu kadar geliştirilebilen bir oyuna ek paket yapmadan ikinci oyun hazırlamalarına oldukça sinirlenen oyuncular,küçük çapta bir protesto bile hazırlamışlar.Left 4 Dead 2, PC ve Xbox 360 platformları için geliştiriliyor. Yeni oyunda yer alacak yenilikler şu an için kesin olmasa da yeni bir Infected sınıfının olacağı kuvvetle muhtemel.

SPLINTER CELL-CONVICTION:Bu Sefer ki Kişisel!!Sam Fisher bu oyunda kızının ölümü ile ilgili koşturuyor.Oyun bu ayın sonunda PC ve XBOX 360 için piyasada.

18 Haziran 2009 Perşembe

Çekirge'nin Zaferi




Geçen sene yapamadılar,bizi haklı çıkardılar ama bu sene yaptılar ve yine bizi haklı çıkardılar.L.A Lakers 2008-2009 yılının NBA şampiyonu oldular ve finalde eledikleri takım çok yakından tanıdığımız,Hidayet Türkoğlu'nun da formasını giydiği Orlando Magic.Bu sene başında elindeki son işe yaramaz adamları da gönderip,daha genç ve yetenekli basketçileri kadrosuna katan Lakers,ileriye dönük bir takım kurduğunu hepimize gösterdi.Tabii bunda koç Phil Jackson'ın rolü büyük...


Chicago Bulls ile 1991, 1992,1993 ve 1996,1997,1998 senelerinde yaşadığı şampiyonluklar ve Lakers ile 2000,2001,2002 ve 2009 yıllarında yaşadığı şampiyonluklar,PJ'ın efsaneler arasına girmesini sağlamış ve stratejilerin mucidi haline getirmiştir.Bu seneki final serisinde yine o bilindik saçma tartışma konusu gündeme gelmiştir:Chicago'da Jordan vardı,Lakers'ta da Kobe ve Shaq vardı.Yaw kardeşim tabii ki olacak.Bu futbol gibi kalabalık bir takım ile oynanan bir oyun değilki.Yıldız her zaman olacak.Spurs-Duncan,Miami-Wade,Detroit-Bütün takımı toplasan bir yıldızdan fazlası eder.Bu işler böyledir.Bakın Cavaliers'e...Onlarda LeBron var da nooluo?Olay yıldız da değil,yıldız olan oyuncuya asıl yıldız oyuncunun amacı ne olmalıdır sorusunun cevabını aşılamak.PJ bu işi çok iyi yaptı ve Kobe kendini bu seride aştı.Ben hiç sevmem Kobe'yi ama şu anda ligdeki en iyi oyuncu ve Jordan'a yaklaşan tek oyuncu.Bu sene şampiyonluğu çok hakettiler ancak Boston'un Garnett olmadığından ötürü Magic'e yenilmesi bu şampiyonlukta büyük pay sahibi.Celtics-Lakers finali gerçekten nefeslerimizi keserdi ve sonucu önceden tahmin edilmeyen seriler arasına girerdi.PJ bu şampiyonlukla 10. şampiyonluğuna ulaşarak rekor kırdı ve Boston Celtics'in efsane koçu,basketbolun babası Red Auerbach'ı geçti(9 şampiyonluk).Bu sene Lakers kesinlikle bir azim ve başarı öyküsüne imza attı.

Şimdi bir de madalyonun diğer yüzüne bakalım.Kim Playoff başlangıcında Orlando Magic NBA finallerine ulaşır demiştir?zannetmiyorum kimsenin böyle dediğini.Kesinlikle bir sürprizdi bizim için.Aslında onlar içinde bir sürprizdi çünkü oyuncuların verdiği demeçler,onlarında şaşırdıklarını gösteriyordu ancak onlar çok çalıştıklarının ve bunu hakettiklerinin farkındaydılar.Bu sene Hido belki de NBA'deki en iyi sezonunu yaşadı.Playoff'ta da ne kadar önemli bir oyuncu olduğunu gösterdi.Tek eksisi,topu çok uzun zaman elinde tutması.Orlando da bir oyuncu daha var ki,konsantre olduğu zaman tam bir yıkıcı güce sahip...Dwight Howard'dan bahsediyoruz tabii ki!Superman yine yaptı yapacağını ve Cavaliers'i Hido ile birlikte silip süpürdüler.Orlando ne yapıp edip bu kadroyu korumalı,tek eksikleri şu anda bir 4 numara.Hido'yu 2 numaraya çekip,Lewis'i 3 numarada oynatabilirler.Ya da tam tersi...
Bu serinin kritik adamları Derek Fisher-Gasol'du.Fisher alıştığımız kritik sayılar ve Gasol'un Lewis ile birebir oynayıp,üstünlüğünü kullanması bu serinin kilit noktalarıydı bence.

Yine çok çekişmeli bir NBA sezonu izledik.Sürprizlerle dolu ve uykumuzun içine edildiği bir sezon.Öbür sene draftlarda yaşanacak potansiyel bir canlılık ile sezon öncesi maçlarda takımların gelecek sene için nasıl hazırlandıklarını görebiliriz.Basketbol hiçbir spora benzemiyor ve gerçekten heyecanın doruk noktasında yaşandığı bir spor.Hep reklamlarda çıkar ama ben içten söylemek istiyorum...I Love This Game!!

12 Haziran 2009 Cuma

Bu Senin Hayatın,Senin Kanatlarının Altında...

Hepimiz her zaman hayattan,yaşamdan şikayetlerimizi muhabbetlerde ortaya dökeriz.Hayatın adaletsiz olduğunu ve boş olduğunu söyleriz.Çünkü şartlar bizim tarafımızda değildir,çıkarlarımızın karşısındadır hayat.Belki o zaman öyledir ya da senin bildiğin tüm zamanlarda öyledir.Fakat diğer tarafını hiç düşündük mü?istediğimiz şeyler için mücadele veriyor muyuz?sevgi ve aşka gereği kadar özveri ile yaklaşıyor muyuz?zamanı iyi kullanıyor muyuz?Duyduğun,gördüğün ve yadırgadığın şeylere hiç "bi bildiği vardır" die yaklaşıyor musun?Sokakta yüzüne baktığın,üstünü başını,güzelliğini o kadar kolay eleştirdiğin kişilerin aslında insan olduklarını ve onların da seni eleştirdiklerini düşündün mü?hayatın zor olduğuna bende katılıyorum,gerçekten pisliğin teki olduğuna,bizi bi yerlere çekmek istediklerine,senin yaptığın ve gurur duyduğun herşeyde iradeni kırdıklarına,gücün kalmadığında tutunacak bir dala ihtiyacın olduğuna,yaşamının şu anda sana göre kötü olduğuna,her zaman kötü olduğuna ve daha daha da kötü olacağına inanıyorum.Fakat işte benliğinin önemi burada.Hayatın bu kadar olağanüstü,elde edilemeyecek kadar güzel ve göz kamaştırıcı olduğu karşında.Sen bütün bunların önünde duvar gibi duracaksın ve bu duvarın arkasında sevdiklerini saklayacaksın.Belki başkaları senin için duvar olacak.Ama sakın unutma eğer böyle olursa duvarın üstüne çık ve duvarın kötü tarafına değil,senden tarafına bakmayı unutma...

Fullmetal Alchemist-Sen Hala İzlemedin Mi?






"Humankind cannot gain anything without first giving something in return. To obtain, something of equal value must be lost. That is Alchemy's first law of Equivalent Exchange. In those days, we really believed that to be the world's one, and only, truth."-Alphonse Elric
(İnsan ırkı birşey elde etmek için ona eşit değerde başka birşey sunmalı.Bu simyanın eşit takas ilkesidir.Daha çocukken bunun dünyanın bir ve tek gerçeği olduğuna inanırdık.)



Çoğu zaman "Simya" lafını duyarız ama ne olduğunu hiçbir zaman bilmeyiz.Kimya gibi bişeydir herhalde deyip kestirir atarız.Simyacı diye bi kitap vardı,oradan da bi bağlantı yapiim dedim.Simya,bir maddeyi anlamak,parçalamak ve ona eşit kütlede,hacimde(madde yapısının aynı kalması koşulu ile) yeniden düzenlemek.yani kırılmış bir vazoyu tekrar eski haline döndürmek gibi.Fakat bir sorun var.Eşit takas kuralı hiçbir zaman delinemez.Edward ve Alphonse Elric kardeşler küçükken kendilerini terkeden babalarının kitaplarından simyayı öğrenirler.Herşeyden çok sevdikler annelerini de kaybedince,simya ile annelerini tekrar dünyaya döndürmeye çalışırlar ancak "İnsan Dönüştürme" kesinlikle yasaklanmıştır ve bu tekniği kullanan herkes cezasını çekecektir.Edward simyayı yaparken,kolunu kaybeder ve kardeşinin vücudu "Büyük Kapı"ya doğru sürüklenir.Bunu son anda farkeden Ed ayağı karşılığında kardeşinin ruhunu bir zırha mühürler.Simya'da daha da ilerleyip vücutlarını tekrar eski haline dönüştürmek isteyen iki kardeş en sonunda,Eşit Takas kuralına gerek duymadan simya yaptırmaya yarayan "Filozof Taşı"nı aramaya koyulur.Fakat bu yol gerçekten çok engelli ve bi o kadar da sonu görünmeyen bir yoldur.





Anime izlerim,severim ve izlemeyenlerin çok şey kaçırdığına inanırım ama o kadar iyi anime izleyicisi olduğumu söyleyemem.Küçükken Captain Tsubasa,Naruto,Dragonball,Pokemon vs. izledik.Hepimiz izledik Tvlerden.Artık internetten neredeyse bütün animelerin bölümlerini izleyebilirsiniz.http://www.animefreak.com/,animethat.com,animeizle.net,http://www.cizgiport.com/ gibi sitelerden izleyebilirsiniz.Fullmetal Alchemist gerçekten uzun zamandır izlediğim en iyi anime.Kesinlikle tavsiye ediyorum.Şimdi sırada Death Note,Cowboy Bebop ve Ghost in Shell var.Hadi bakalım kolay gelsin banaaa:D(bu arada FMA'in son bölümü çok hoş,oraya kadar gelirseniz ne demek istediğimi anlarsınız:D)

11 Haziran 2009 Perşembe

Rapor-1




Öncelikle bayaadır yazı yazamadığım için üzgünüm ama bunun nedenini aşağıdaki yazımda anlattım.Şimdi bu son 2 ayda izleyip de aklıma takılanmn filmleri,dinleyip de dilime dolaşan albümleri sizlerle paylaşacağım...(bu geçen sürede o kadar çok film izledim ve müzik dinledim ki tabii arada unuttuğum albüm ve filmler olabilir,hatta bu yazdığım şeyleri bile önceden izlemiş ya da okumuş olabilirim...hatta ben bu yazıyı niye yazıyorum ki:D)

Öncelikle filmlerden başlayalım.İlk filmimiz IQ(1994).Başrollerini Meg Ryan ve Tim Robbins'in oynadığı film gerçekten çok eğlenceli ve bi an bile sıkılmadan izleyebileceğiniz romantik komedilerden.Film Albert Einstein'in yeğenine aşık olan bir otomobil tamircisinin,hayatının aşkını bulması ve onu kaybetmemek için elinden gelen herşeyi yapmasını anlatıyor ama Einstein'in yeğeni sadece zeki erkeklerden hoşlandığı için başlarına bayaa bi bela alıyorlar.Ayrıca bu filmde Albert Einstein rolündeki merhum Walter Matthau'yu da unutmayalım.

İkinci filmimiz Once(2006).Başrollerde Glen Hansard ve Marketa Irglova.Tam bir romantik film olan 'Once' anlatılmaz,yaşanır denilen türden bir film.Sokakta çaldığı şarkılarla para kazanmaya çalışan bir adamın karşısına bir gün bir kız çıkar ve...Şimdi harbiden ben bu filmin konusunu nasıl yazayım,izleyin görün beaa!!Film sanki bir müzikal gibi,çok güzel müzikler eşliğinde ilerliyor,o müzikler zaten sizin içinize işliyor ama işte yalnz izlenmiyor.Ben zaten bu romantik filmleri erkek erkeğe ya da yalnız izlenmesine kılım arkadaş.Böle insan izlerken çok büyük bir "ooofff ulan oooofff" çekiyor.Çekmiyo musun kardeşim!?Kızla izleyince öyle mi oluo ama...Hele zaten kız arkadaşı ile aksiyon filmine gidenlere buradan 5 Balçiçek Pamir gücünde uçan tekme atmak istiyorum.Bizim bi arkadaş,daha yeni kız arkadaş yapmış,4.buluşmaları.Mevsim bahar ve sinema...gerisini anla işte ama ne göreyim,salak eleman bu kızla "Saw" izlemeye gitmiş.Dedim ben senin taaaaaaa...neyse filme geri dönelim.Film çok hoş.Kesinlikle tavsiye ederim!

Son filmimiz ise IP Man(2008).Başrollerinde ise Donnie Yen ve Simon Yam oynuo(Onlar kim lan?).Neyse,ben Fearless'tan beri böyle bir uzak doğuı filmi izlediğimi hatırlamıorum.Senaryo gerçek bir hikayeden alınma.Senaryo,dövüşler,mekanlar,müzikler...Çinliler bu sefer yapmışlar hacı,diyecek bişe yok.Şimdi filmin konusunu yazarsam çok uzun olacak,en iyi siz izleyin gitsin:D

Albümlere geldi şimdi sıra...İlk olarak benim en sevdiğim grup olan Dream Theater'ın Black Clouds & Silver Linings adlı albümünü incelemeye geldi.Şimdi SC'tan sonra bizim gibi aklını DT ile bozmuş olan fan kitlesi,çok sağlam bir albüm bekliyordu çünkü SC gerçekten çok iyi bi albüm olmuştu(bence!).Haziranda çıkacağı söylenen yeni albüm için beklemeye başladık ve Lastfm'de duyduğum,albümün ilk iki parçası internete düşmüş konuşmalarından sonra zar zor buldum bu parçaları.dinledim ama ne göreyim(veya duyayım:D).o iki şarkı(özellikle nightmare to remember) çok patlaktı.Anlamsız ve saçma bağlanan sololar,sanki melodic metal yapıyomuş gibi bi iki gıtlama(bana da sormayın bende bilmiom ne anlama geldiini,birden kıçımdan çıkıverdi).Sonunda albüm elimize geçti ve gerçeği gördük.Diğer şarkılar daha iyi ve daha oturaklı ancak şarkılar gereksiz uzun olmuş.Aslında bu şarkılar çok iyi şarkılar ama biz DT bazında konuşuyoz yoksa ohoooo...Neyse konserine gidecez mecburen ama bu albüm olmamış Portnoy,adam gibi oturun,çalışın,olmadı bi de Miami yapın ama bi daha böyle karşıma gelmeyin.Şimdi dağılın hüleaaaaayyynn!!!!

İkinci albümümüz yukarıda yazdığım Once filminin soundtrack'i.Albümün ismi ise Once Soundtrack("yemekten Once,aç karnına" olacak hali yoktu:D).Müziklerin ne kadar iyi olduğunu size söylemiştim zaten önce ama yine de bu albümü dinlemeniz lazım.Akustik gitar ve piano'nun neler yapabildiğine birde siz şahit olun.

Üçüncü albüm ise bayaadır dinlemediğim ama her dinlediğimde daha bi zevk aldığım Porcupine Tree'nin In Absentia albümü.Bu albüm PT'nin en iyi albümleri arasında yer alır ve şarkıları o kadar hoştur ki,bi yandan hüzünlenir,bi yandan yerinizde duramazsnz.Çok sağlam bi albüm olduğu aşikar ama eski bi albüm.Muhakkak dinleyeniniz vardır.Şimdi benim vesilemle bi daha dinlersiniz artıkın!

Dördüncü ve son albüm PT'nin kilit üyelerinden Steve Wilson ve İsrailli Pop müzik sanatçısı Aviv Geffen tarafından kurulmuş olan Blackfield adlı grubun Blackfield adlı albümü.Uzun zamandan beri dinlediğim en sağlam albümlerden biri olduğunu söyleyebilirim.Zaten bu Steve neye elini atsa güzel şeyler ortaya çıkarıyor.Küçükken de böyleydi bu,çok fırlamaydı.Az dayaaamı yemedi velet.Neyse efendim bu albüm de bir prog-rock albümü.Tavsiye edilir!

Bir raporun sonuna böylece gelmiş bulunuyoruz.Tabii burada çok film ve müzik var.Belki bunlardan daha iyilerini izlemiş yada dinlemişimdir ama hatırlamıyorum.Onları diğer raporlarımda sunarım umarım.Adios Amigos!

10 Haziran 2009 Çarşamba

Değişim...

Yaklaşık 3 haftadır blog'umuzda yeni bişeler yoktu çünkü hem finallerimden dolayı hem de wordpress'e geçmek için çok uğraştım.tam wordpress'e geçecekken istediğim şeylere olanak tanımamasından dolayı vazgeçtim ve blogger ile devam etmeye karar verdim.temamı ve widget'ları değiştirdikten sonra artık yine sizlerleyiz.bu yaz inşallah biraz daha zaman ayırmaya çalışacağım bloga.şimdilik hoşçakalın!