Pages

2 Ekim 2011 Pazar

Tırnağını Bile Doğru Düzgün Kesemeyen Adam - Öz


Yine bir dost meclisindeyim. Herkes birbiri ile muhabbet halinde. Yanımdaki seslenir ona bakarım, diğer yanımdaki bekler beni, sonra ona dönerim. Konuştukça dertleniriz. Konuştukça tokuştururuz kadehleri. Vücutlarımız, bedenlerimiz görür işte o an meyleri. Orada olanlar da tanıdık insanlar. Senin benim gibi. Çok abartmaya gerek yok, isim yapmışlar zaten. Burada ben bahsetsem ne olur.

Birbirinin halini hatırını çok sorar bu ahali birbirine. Birbirlerini hep görmezler ki. Böyle günler çok azdır takvimde. İşaretlesen de bir sorun çıkar ya hani yapamazsın, edemezsin, gidemezsin. Meyin tadı damaktadır, lafın hoşu kulaktadır. Bitmez bu delilerin dil oyunu. Vakit ilerledikçe kalpler alevlenir, közleri dile düşer. Çıkar sesler, sözler çıkar da çıkar. Üfler neyini neyzen. Ne güzeldir onun sesi. Ne geçirir kendimizden bizi. Hepimiz dertliyiz, hepimizin kaybettiği çok şey var. Dokunsan ağlayacağız, dokunsan parçalanacağız, dokunsan aslında var olmadığımızı anlayacaksın. Dokunduğunda bir şey hissetmeyeceksin. Sigara dumanı gibiyiz. Görüntüde çok var bizden ama bir üflesen dağılırız biz. Çok sevilirsek zehirleriz. Çok kokuturuz(severiz) ama bir karanfil yeter bizi bitirmeye. Hepimizin bir bekleyişteyiz. Bir işleyişteyiz. Bir süreçteyiz. Hepimiz kaybettiğimizi arıyoruz aslında. Bunu sorma cüreti var bizde, birbirimize. Bitmeyen meyler bitmeye yaklaştığında bekleyişlerimizin ne olduğu konusunda hasbıhala başladık. Herkes bir ağızdan sordu birimize…

“Ey Mevlana söyle bize, nedir bu beklediğin, nedir isteğin?”

“Benim sadece parende’mi beklerim yiğitler, şems-i tebriz-i’yi isterim. Dileğimdir o benim, bu gözlerden akan tek gözyaşıdır o.”

“Ey Ömer söyle bize azizim, nedir bu beklediğin, nedir isteğin?”

“Canlarımı, dostlarımı beklerim en çok. Ayrıldım onlardan. Beklerim Hassan’ı, Nizam’ı.”

“Ey Mustafa söyle bize azizim, nedir bu beklediğin, nedir isteğin?”

“Yıllarımı verdiğim ülkemin bana karşılığını beklerim, ülkemin doğru olmasını isterim. Milletimi dilerim.”

“Ey İblis söyle bize azizim, nedir bu beklediğin, nedir isteğin?”

“Sizde olan ama bende olmayan şeyi beklerim ben, aşk yoktur bende, inanç yoktur bende.”

“Ey Napolyon söyle bize azizim, nedir bu beklediğin, nedir isteğin?”

“Aklım fikrim paradır benim. Beklediğim de istediğim de kağıttır benim.”

“Ey Muhammed söyle bize azizim, nedir bu beklediğin, nedir istediğin?”

“Yaradanın beni yanına almasıdır benim vaktim, zamanım. Sizlere layık olmak, varlığımın özünü, ab-ı hayatımı O’na vermektir tek dileğim.”

“Ey Fatih söyle bize azizim, nedir bu beklediğin, nedir istediğin?”

“İsmim gibi olayım, atımın nefesi dünyanın dört bir tarafında hissedilsin. Osmanlı ismi herkesin diline bir koku gibi sinsin. Uçsuz bucaksız bir imparatorluğun başına geçeyim, hakkını gani gani vereyim ama önce İstanbul’u, gülümü alayım.Soldurmayayım.”

“Ey Galileo söyle bize azizim, nedir bu beklediğin, nedir istediğin?”

“O mahkemede bana inansaydılar. Ölüme göndermeselerdi ya beni. Döndüğünü söylediğimde yerin, göğün, denizlerin inansalardı ya bana.”

“Ey Musa söyle bize azizim, nedir bu beklediğin, nedir istediğin?”

“Anlayıştı beklediğim. Kardeşimin bana sırtını dönmemesiydi isteğim. Ona baktığımda kardeşimi gördüğümü, Firavun’u görmediğimi anlasın isterdim.”

“Ey Alem berduşu söyle bize azizim, nedir bu beklediğin, nedir istediğin?”

“Çölün kumları deniz olsun yüzeyim, elimdeki su şarap olsun içeyim, kaybettiğimi bulayım gönlüm şenlensin, gündüz gece olsun ay yüzünü göstersin, gece gündüz olsun ışığı ile doğsun güneş, seveyim sevileyim de insan olduğumu hatırlayayım. Bir berduş olsam da kalbimin attığını bileyim.”

“Ey Ferhat söyle bize azizim, nedir bu beklediğin, nedir istediğin?”

“Sevdiğimi, yârimi beklerim. Ben kendimi onunla bilirim. Onun gül yüzünü bir kez daha görmektir ümidim.”

Ahalinin sorusunu sormadığı bir ben kalmıştım. Gerçekten neydi beklediğim, neydi isteğim? Hepsi bana dönmüştü. Hep bir ağızdan sordular.

“Ey Evlat peki sen söyle bize, nedir bu beklediğin, nedir istediğin?”

“Ben sadece meleğimi beklerim. kaybettiğim odur, dileğim de odur.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Dil Pabuç Gibi!